Alain Resnais

Alain Resnais, (d. 3 Haziran 1922, Vannes, Fransa, ö. 1 Mart 2014, Paris, Fransa), Fransız sinema yönetmeni. Yeni Dalga akımının öncülerindendir. Başyapıtları arasında Hiroshima mon amour (1959; Hiroşima Sevgilim) ve L’Annde derniğre â Marienbad (1961; Geçen Yıl Marienbad’da) yer alır.

Varlıklı bir eczacının oğluydu. Küçüklügünde kronik astıma yakalandı, yaratıcı etkinliklere yoğun ilgi gösterdiği yalnız bir çocukluk geçirdi. İlk kamerasıyla 14 yaşında, sınıf arkadaşlarının rol aldığı bir fantomas filmi yaptı. Hastalığı nedeniyle II. Dünya Savaşı’nda askere alınmadı. 1940’ta Paris’e giderek Yüksek Sinema Araştırmaları Enstitüsü’nde (IDHEC) sinema öğrenimi gördü. 1947’de ülkeyi dolaşarak çektiği Chateaux de France’la (Fransa’nın Şatoları) görsel sanatlar üzerine bir dizi kısa filme girişti. İzleyen dokuz yıl boyunca, van Gogh, Gauguin ve Picasso’nun “Guernica” tablosu gibi konularda birçok kısa film yaptı. Bu belgesele yakın çalışmalarında bile insanın kendine yabancılaşmasını kavradığını gösterdi. Çektiği siyasal amaçlı filmlerin ve propaganda filmlerinin de sanatsal yönü güçlüydü. Bunlar arasında, toplama kamplarını konu alan belgesel filmi Nuit et brouillard (Gece ve Sis) ve polistirenin çok yönlü kullanımını anlatırken maddenin biçimsizlikten parlak ve zevksiz ev gereçlerine dönüşmesini irdeleyen Le Chant du styrene sayılabilir.

Sinema yaşamında kitleye yönelik çalışmalara geç başlaması sanatının iyice olgunlaşmasına olanak verdi. Çocukluğunda yaşadığı yalnızlık, filmlerinin temalarında yeniden ortaya çıktı. Deneyimin geçiciliğine, zamanın akışına ve bireylerin bilinçleri arasındaki farklılıklara olan duyarlılığı Henri Bergson’un felsefesini ve Marcel Proust’un romanlarını anımsatıyordu.

Resnais, geleneksel biçimle radikal içeriği incelikle birleştirdiği ilk uzun filmi Hiroşima Sevgilimle Yeni Dalga yönetmenleri arasında saygınlık kazandı. Oyuncularına özenli provalar yaptırması yönünden klasik sinema anlayışına yakındı ama toplumsal, siyasal ve ahlaksal açıdan “Sol Yaka” okulu denen sinemacılar çevresindendi. Bu grup, siyasal görüşlerinin yanı sıra, Pariste, Sen Irmağının Sol Yakası’nda kalan Saint-Germain-des-Pres semtinin kozmopolit bohem yaşantısına bağlı entelektüel birikimlerinden ötürü bu adla anılıyordu. Grup, Yeni Dalga akımının siyasal açıdan dinginci biranarşizmi benimseyen, özellikle geleneksel, Katolik burjuva kültürüne dayanan ve bu arada büroları da Sağ Yaka’da, ünlü Champs-Elysees’de bulunan Cahiers du Cinema grubunun karşıtı bir bakış açısına sahipti. Resnais’nin başını çektiği, daha az tanınan ve çok daha az verimli olan “Sol Yaka” grubu 1960’ların sonundan başlayarak Fransız sinema kültüründe belirleyici rol oynadı.

Türkiye’nin ilk belgeseli Türkiye’nin Kalbi Ankara’nın yönetmeni

 

Resnais filmlerinde kendi başıboş barbarlığıyla karşılaşan insanı en duyarlı haliyle betimledi. Bu barbarlık Hiroşima Sevgilim de atom bombası, L’Annde derniğre â Marienbad’da görkemli, ama ürpertici düş dünyası ve Muriel, ou le temps d’un retour (1963; Acı Hatıralar) filminde polis zulmü biçiminde ortaya çıkıyordu. Resnais düzenli olarak Marguerite Duras ve Alain RobbeGrillet gibi Fransa’nın önemli edebiyatçılarıyla çalışıyor, onları senaryoyu bir edebiyat yapıtı olarak yazmaya yönlendiriyor, sonra da onların imgelemini kendi zengin üslubuyla sinema diline aktarıyordu.

Resnais’nin kısa filmleri birçok kez devlet sansürüne takıldı. Chris Marker ile birlikte çektiği, Afrika sanatı üzerine bir film olan Les Statues meurent aussi (1953; Heykeller de Ölür), sömürgeciliğe göndermeler yaptığı ve kendisi de bu bölümleri değiştirmeye yanaşmadığı için 12 yıl süreyle gösterime sokulmadı. Bazı eleştirmenler Hiroşima Sevgilim filmini, savaş sırasında işbirlikçilik yapan, sonradan ise enternasyonalizmle “Yeni Ahlak”ı savunan, farklı ırktan ve evli bir adamla ilişki kuran kadın kahramana sempatik yaklaştığı için eleştirdiler. Oysa senaryosunu Jorge Semprun’un yazdığı La Guerre est finie (1966; Savaş Bitti) filminde olduğu gibi doğrudan siyasal kişilikleri ele aldığında bile Resnais’nin vicdanı ve trajik hümanizmi her türlü partizanlığı aşacak kadar belirgindi.

Sonraki yapıtları arasında Sfavisky (1974), Providence (1977), Cannes Film Şenliği’nde jüri özel ödülü alan Mon oncle d’Amerigue (1980; Amerikalı Amcam), La Vie est un roman (1983; Yaşam Bir Romandır), L’Amour â mort (1984; Ölümde Aşk) ve Melo (1986; Melo) sayılabilir.

 

Total
0
Shares
1 comment
  1. Visitor Rating: 9.375/10
    Bu ismi daha önce duydunuz mu?: 9.5
    Eserlerini beğendiniz mi?: 9.5
    Bu isimden etkilendiniz mi?: 9
    İçerik sizi tatmin etti mi?: 9.5

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Previous Article

Resm

Next Article

Saim Niyazi Resnelioğlu

Related Posts