Marduk, Mezopotamya dininde, Babil’in koruyucu tanrısı.
Bu özelliğiyle sonunda Bel’le özdeşleştirilıniştir. Başlangıçta gökgürültüsü tanrısı olduğu sanılmaktadır. I. Nabukadnezar (Nabukadonosor) döneminden (İÖ 1124-1103) kalan Enuma eliş adlı bir şiirde, Marduk’un her biri ayrı bır tanrıyı belirten ya da tanrısal bir özelljği anlatan 50 ayrı adı olduğu belirtilir. İlk kaosun canavarı Tiamat’ı (tuzlu suların kişileşmesi) yendikten sonra “yeryüzünün ve göğün tanrılarının efendisi” olur. İnsanlarla birlikte bütün doğa, varlığını ona borçludur. Krallıkların ve uyruklarının yazgısı onun elindedir.
Babil’deki en önemli Marduk tapınakları, Esagila ve tepesinde bir Marduk tapınağı bulunan Etemenanki adlı ziggurattı. Esagila’da her yeni yıl şenliğinde Enuma efiş şiiri okunurdu. Marduk’un karısı olarak en sık anılan tanrıça Zarpanit a da Zarbanit’ti (Zarpan Kentinin Kadını). Marduk’un yıldızı Jüpiter, kutsal hayvanları ise at, köpek ve özellikle çatal dilli canavardı. Marduk en eski anıtlarda, elinde üçgen bir kürek ya da çapayla betimlenir; bunun bereketi ve bitekliği simgelediği düşünülür. Yürürken ya da savaş arabasına binmiş durumda da betimlenir. Giysisi yıldızlarla süslüdür. Elinde bir asa vardır; ayrıca yay, mızrak, ağ ya da yıldırım taşır. Asur ve Pers kralları da yazıtlarda Marduk ve Zarpanit’i saygıyla anmışlar, ikisinin birçok tapınağını yeniden yaptırmışlardır.
Eski Mısır dininde doğruluğun ve adaletin kişileştirilmiş biçimi. Güneş Tanrısı Ra’nın kızı ve Bilgelik Tanrısı Tot’un karıs