Erich Ludendorff, I. Dünya Savaşı’nin son yıllarında Almanya’nın izlediği askeri politika ve stratejinin belirlenmesinde önemli rol oynayan Prusyalı general (d. 9 Nisan 1865, Kruszewnia, Poznan yakınları, Prusya Polonyası – ö. 20 Aralık 1937, Münih, Almanya).
Savaştan sonra gerici siyasal hareketlerin önderleri arasında yer almış ve sonunda Nazi Partisi’ne katılmıştır.
Babası, yoksul düşmüş bir toprak sahibi ve süvari komutanıydı. Annesi ise asker kökenli soylu bir aileden geliyordu. Harp okulunda öğrenim görerek piyade subayı olan Ludendorff 1908’de, genelkurmayın seferberlik planlarından sorumlu dairesinde görevlendirildi. Genelkurmay Başkanı General Helmuth von Moltke’nin emrinde çalıştığı bu görevi sırasında Alman ordularının tarafsız Belçika topraklarından geçerek Fransa’yı kuzeyden kuşatmalarını öngören Schlieffen Planı’nın yeniden düzenlenmesinde önemli rol oynadı. Moltke ve Ludendorff, İsviçre ve Lorraine arasındaki geniş güney kanadını daha da güçlendirme kararı aldılar. Ayrıca Hollanda’nın güneyinden saldırmak düşüncesinden vazgeçerek, bunun yerine Belçika’nın doğusunda çok önemli bir konumu olan ve çoğunlukla da “ele geçirilmesinin olanaksız olduğu” düşünülen Liege kentinin ani bir saldırıyla ele geçirilmesi için hazırlıklara giriştiler.
Ludendorff I. Dünya Savaşı başlayınca General Paul von Hindenburg’un yanında görevlendirildi. Hinderburg ve Ludendorff, Ağustos 1914’te Doğu Prusya’daki Tannenberg’de Ruslar karşısında büyük bir zafer kazandılar. Hindenburg’a dünya çapında ün kazandıran bu savaşın ardından Almanların batıda Marne’da uğradığı yenilgi, Ludendorffun yeniden düzenlediği Schlieffen Planı’nın başarısızlığının ilk işareti oldu.
Almanların Verdun’de uğradığı yenilgi ve itilaf Devletleri’nin doğu ve batıdan saldırıya geçmesi karşısında, İmparator II. Wilhelm Ağustos 1916’da genelkurmay başkanlığına ortak sorumlulukla Hindenburg ve yardımcısı Ludendorff’u getirdi. İki general 191 7’de İngilizlere karşı sınırsız bir denizaltı savaşına girişilmesini kararlaştırdılar. Ama bu savaş, İngiltere’nin yenilgisine değil, ABD’nin Almanya’ya karşı savaşa girmesine yol açtı. Ludendorff çarın Mart 1917’de tahttan indirilmesinden sonra, Rusları barış yapmaya ikna etme umuduyla, aralarında henüz tanınmayan Lenin ‘in de bulunduğu Rus Bolşevik mültecilerinin geri dönmesine izin verdi.
Ludendorff, 21 Mart 1918’de, İngiliz-Fransız ordufarını bozguna uğratmak ve ABD’ nin müdahale etmesinden önce Avrupa’da bir sonuca varılmasını sağlamak amacıyla Batı Cephesi’nde genel bir saldırı başlattı. Saldırı başarısızlıkla sonuçlanınca, Almanya’nın yenilgisinin kesinleştiğini görerek hemen ateşkes görüşmelerine oturulması talebinde bulundu. Ama, ateşkes koşullarının çok ağır olduğunu anlayınca savaşın sürdürülmesini istedi. Bu isteği kabul edilmeyince 26 Ekim 1918’de istifasını verdi. Kasım 1918’de patlak veren devrimin ardından İsveç’e giderek birkaç ay orada yaşadı.
Ülkesine döndükten sonra siyasetle ilgilenmeye başlayan Ludendorff ihanete uğramış ve anlaşılamamış komutan rolünü üstlenerek 1920’de Wolfgang Kapp’ın hükümet darbesine, 1923’te de Hitler’in Birahane Darbesi’ne katıldı. 1925’te Nazi Partisi (NSDAP; Nasyonel Sosyalist Alman işçi Partisi) tarafından Hindenburg’a karşı başkan adayı gösterildiyse de seçimleri kazanamadı. 1924-28 arasında Reichstag’da (parlamento) NSDAP milletvekili olarak görev yaptı.
Aslan Yütekli Richard lakaplı İngiltere Kralı kimdir?
Sonraki yıllarda ikinci karısı Mathilde von Kemnitz’le birlikte bir çeşit Alman “tanrısal inancı”na bağlandı ve uluslarüstü güçler olarak gördüğü Yahudiliğe, Masonluğa ve Hırıstiyanlığa karşı mücadele etti. Bu güçlerin kendisinin ve Almanya’nın zafere ulaşmasını engellediğini düşünüyordu. İmparatorun kendisine önerdiği kont unvanını kabul etmemişti; Hitler’ın mareşal olması için yaptığı öneriyi de reddetti. Yaşamının son yıllarını savaşa ilişkin görüşlerini ortaya koyduğu kitabı üzerınde çalışarak geçirdi.
Der Totale Krieg (1935; Topyekun Harp, 1936) başlığıyla yayımladığı bu kitabında, “topyekun savaş” kavramını ortaya atan Prusyalı general Cari von Clausewitz’in savaşa siyasetin yön verdiği biçimindeki görüşüne karşı çıkarak, siyasetin yalnızca savaşa hizmet ettiğini savundu.
Ludendorff’un öteki kitapları arasında Meine Kriegserinnerungen (1914-18; Savaş Anılarım), Kriegsführung und Politik (1922; Savaş Yönetimi ve Siyaset) ve Mein militiirischer Werdegang (1933; Askeri Geçmişim) sayılabilir.