IV.Ludwig, Yukarı Bavyera (1294’ten sonra) ve Bavyera (1340-47) dükü, Alman kralı (1314’ten sonra) ve Wittelsbach hanedanından gelen ilk Kutsal Roma-Germen imparatoru (1328-47) (d. 1283 ?, Münib – ö. 11 Ekim 1347, Münih).
Hükümdarlık dönemi, imparator seçiminde papalıktan bağımsız davranma hakkını savunmak, kendi konumunu güçlendirmek ve ailesinin statüsünü yükseltmek amacıyla yürüttüğü diplomatik ve askeri mücadelelerle geçmiştir.
IV.Ludwig Gençliği
Pfalz kontu ve Yukarı Bavyera dükü II. Ludwig‘in küçük oğluydu. Taht üzerinde doğuştan hak sahibi değildi. 1294’te babasının ölümü üzerine, o sırada 20 yaşında olan ağabeyi Rudolfla Habsburg hanedanından gelen Alman kralı I. Rudolfun kızı olan annesi Mechthild’in vesayeti altına girdi. Çok geçmeden kendisini siyasal çekişmelerin ortasında buldu. Ağabeyi, Alman kralı (Nassau kontu) Adolfu, annesiyse o sırada Adolf’u tahttan indirmeye çalışan kardeşi Avusturya dükü I.Albrecht’i destekliyordu. Albrecht’in Nassau kontu Adolf’u Gölheim’da yenmesiyle (2 Temmuz 1298), Ludwig yasal hakkı olan, ama ağabeyinin o güne değin kendisinden esirgediği iktidar ortaklığını elde etti. Kral Albrecht’in öldürülmesinin (1308) ardından iki kardeş arasında yeniden kızışan rekabet, Ludwig’in Aşağı Bavyeralı kuzenlerinin koruyucusu olmaktan gelen gücüne dayanarak ağabeyine kabul ettirdiği toprak paylaşımıyla (1310) sona erdi. Aşağı Bavyera’nın geleneksel Avusturya karşıtı tutumu, çok geçmeden Habsburglarla çatışmaya yol açtı. 21 Haziran 1313’te yapılan bir antlaşmayla ağabeyiyle uzlaştıktan sonra 9 Kasım’da Gammelsdorf’ta Habsbürglar karşısında kesin bir zafer kazandı. Bu sırada, imparator VII.Heinrich’in 24 Ağustosta ansızın ölmesiyle boşalan Alman tahtına kimin çıkacağı, görüşmelerin ana konusu olmayı sürdürüyordu.
Taht için Habsburg ve Lüksemburg hanedanları mücadele ediyorlardı. İmparator VII.Heinrich’in oğlu Bohemya kralı Jan’ı tahta çıkarmayı başaramayan Lüksemburg hanedanı, Habsburglar karşısında kazandığı zaferin ardından Ludwig’i tahta aday gösterdi (1314). Habsburglar ise Kral Rudolf’ un torunu olmasına karşın Ludwig’in adaylığını kabul etmedi. 19-20 Ekim 1314’te iki ayrı krallık seçimi yapıldı. Taht üzerindeki iddiası rakibinden daha güçlü temellere dayanan Ludwig kendisiyle aynı gün (25 Kasım) taç giyen Avusturya dükü III.Friedrich karşısında az farkla üstünlüğü elde etti.
1788-91 savaşlarına son veren Ziştovi Antlaşması, Osmanlı Devleti ile hangi ülke arasında imzalandı?
Habsburglarla mücadele
Ludwig’in karşı karşıya olduğu en önemli sorun Habsburglarla arasındaki mücadeleydi. Mücadelenin sonucu 28 Eylül 1322’de Mühldorf’ta yapılan savaşta belirlendi ve Ludwig’e yenilen Friedrich’le kardeşleri hapse atıldı. Ludwig Nisan 1323’te, o sırada henüz reşit olmayan büyük oğlu Ludwig’i, statüsü 1319’dan beri belirsiz olan Brandenburg Marklığı’nın başına getirdi. Ardından topraklarını genişletmek amacıyla Hollandalı Margarete’yle ikinci evliliğini yaptı (1324) ve Wettin hanedanıyla veraset ilişkilerine dayalı bir ittifak kurdu. Margarete’yle yaptığı evlilik 1345’te Holland ve bağlı toprakların ele geçirilmesiyle sonuçlandı. Ludwig’ in bu başarıları Bohemya kralı Jan’da büyük tedirginlik yarattı. Onu ne 1320’de Yukarı Lausitz’in kendisine bağışlanması ve Aşağı Bavyera dükü Heinrich’in (Yaşlı) ertesi yıl Lüksemburg hanedanından biriyle evlenmesi, ne de dolaylı yoldan Egerland’ı ele geçirmesi yatıştırabildi. Sonunda Lüksemburg Fransa’yla ittifak kurdu. Bu ise bütünüyle Fransa ‘nın etkisi altında olan papanın Ludwig’e beslediği düşmanlığı daha da artırdı.
Papa XXII. Johannes, Almanya’da sürmekte olan taht mücadelesinden yararlanarak Napolili Roberto’yu Kutsal Roma-Germen imparatorunun yokluğunda İtalya’daki imparator vekilliğine (vacante imperio) atamış ve Ghibellinoları heretiklik suçlamasıyla tehdit etmeye başlamıştı. Ludwig’in kendi atadığı imparatorluk vekili, papayı ve Roberto’yu Milano Kuşatması’ nı kaldırmaya zorlayınca, XXII.Johannes Ludwig’i de heretiklikle suçlayarak Mart 1324’te aforoz etti. Hiçbir zaman geri alınmayan bu aforoz kararı Ludwig’in yandaşlarını derin bir inanç bunalımına sürüklerken, düşmanlarının itaatsizliği için de güçlü bir gerekçe oluşturdu. Ludwig Curia Romana’nın ve öteki düşmanlarının gözünde artık yalnızca tarihteki adıyla Ludovicus Bavarus (Bavyeralı Ludwig) idi.
Ludwig yayımladığı çeşitli açıklamalarla papalığın bu saldırısını püskürtmeye çalıştı. Bunlardan en ünlüsü olan 22 Mayıs 1324 tarihli Sachsenhausen Açıklaması ‘nda heretiklik suçlamasını papaya yöneltti. Tedbirsizce kaleme alınmış olan bu belgede hem imparatorluğun anayasal yapısına, hem de dinsel öğretilere ilişkin değinmeler yer alıyordu. Ludwig çok geçmeden bunun bir hata olduğunu anladı ve belgenin yaratacağı etkiyi yumuşatmak için harekete geçti. Ama bu arada Avusturyalılar da Fransa’yla Lüksemburg arasındaki ittifaka katılmışlardı (27 Temmuz 1324). Ludwig bu düşman ittifakı parçalayabilmek için hapiste tuttuğu Friedrich’le tahtı paylaşmayı kabul etti.
Bununla yetinmeyen Dük Leopold’u ikna edebilmek için de, papanın Friedrich’i tek başına hükümdar ilan etmesi koşuluyla krallıktan çekilmeye razı olduğunu açıkladı (7 Ocak 1326). Ama Almanya’da taht mücadelesinin sürmesinden çıkarı olan Curia’nın Friedrich’in tek başına hükümdar olmasını onaylaması beklenemezdi. Curia’ nın kararı Friedrich’in acımasızca kullanıldığını gösterdi ve Friedrich Ludwig’le birlikte ortak hükümdar olarak Alman tahtına çıktı.
İmparatorluk tacını kabul etmesi
Dük Luopold’un Şubat 1326’da ölmesinin ardından İtalya’da papaya cesaretle karşı koyan Ludwig, Ghibellinoların desteğiyle 31 Mayıs 1327’de Milano’da Lombardiya Demir Tacı’nı, 11 Ocak 1328’de ise Roma’da kent halkının temsilcilerinin kendisine sunduğu imparatorluk tacını giydi.
Ludwig 13 Nisan 1328’de bir ferman yayımlayarak papayı resmen görevden almaya ve yerine bir karşı papa atanmasını onaylamaya razı oldu. Ama karşı papanın beceriksizliği XXII. Johannes’i kolayca zafere götürdü.
Kral Friedrich’in 13 Ocak 1330’da ölmesiyle ortak hükümdarlık sorunu çözülmüş oldu. Ama Ludwig’in Almanya’daki düşmanları boş durmamışlardı. Bohemyalı Jan, 1330’da küçük oğlu Jan’ı Karnten-Tirol dükünün varisi Margarete’yle evlendirmişti. Bu olay Ludwig’i stratejik önem taşıyan bu düklüğün paylaşımı konusunda Habsburglarla gizli bir anlaşma yapmaya yöneltti (31 Mayıs 1331). 1335’te Karnten-Tirol dükü Heinrich’in ölmesi üzerine, Habsburglarla yaptığı gizli sözleşme gereğince Karnten’i Habsburglara vermek zorunda kaldı. Tirol’ ün kuzeyinin kendisine kalmasını sağlayabilmek için bölgenin güneyini de onlara bıraktı. Ama Karnten’in geleceğini güvence altına almak isteyen Habsburglar, Ludwig in haberi olmadan Lüksemburg’la bir antlaşma yaparak bütün Tirol’ü ele geçirdiler. Bunun üzerine güçlü Mainz başpiskoposu Ludwig’in yanına geçti (29 Haziran 1337). İngiltere kralı III. Edward da 26 Ağustos’ta Ludwig’le bir antlaşma imzaladı. Böylece Ludwig’in uluslararası alanda aranan bir müttefik olduğu kanıtlanıyordu.
Bitmek bilmeyen taht kavgalarından bıkan Almanlar, papanın uzlaşmaz tutumunun tersine davranarak kent ileri gelenleri ve öteki temsilcileri aracılığıyla, Ludwig’in imparatorluğunu yasallaştırması ve Almanya’nın iç işlerine karışmaktan vazgeçmesi için papaya baskı yapmaya başladılar. Ludwig, imparatorluk tahtına Frankfurt Meclisi’nin ( 17 Mayıs 1338) önünde çıkmasını öngören bir ilke bildirisi yayımlayınca, yalnızca kentlerin değil, imparatorluk sınırları içinde yaşayan bütün toprak sahibi kilise üyelerinin de desteğini kazandı. Bu desteğe dayanarak önce Frankfurt’ta (3 Ağustos), ardından da İngiltere kralıyla buluşarak ona Aşağı Ren topraklarının imparator vekili unvanını verdiği Koblenz’de temel bir seçim yasası (Licet jüris) ilan etti. Ama elektör prensler 16 Temmuz’da Rhens’te yaptıkları toplantı sırasında papanın iddialarına karşı çıkarken Ludwig’den yana olduklarını açıkça ilan etmediklerinden yasanın ilanı sonuçsuz bir girişim olarak kaldı.
Böylece heretiklik suçlaması ve taht çatışması içten içe sürdü. Öte yandan Ludwig Bohemyalı Jan’ı müttefiklerinden koparıp Tirol üzerindeki iddialarından vazgeçtiğine ilişkin bir bildiri yayımlayarak Jan’ı Iİtalya üzerindeki bütün hak iddialarından vazgeçmek, kendini yasal ilan etmek ve Ludwig’in imparatorluğunu kabul etmek zorunda bıraktı (1339). Sınırdaki Liege ve Cambrai piskoposluk bölgeleri dışında imparatorluk sınırları içinde yaşayan bütün din adamlarının egemenliğini kabul ettiğini ve gerektiğinde İngilizlerden mali destek sağlayabileceğini gören Ludwig, çok geçmeden Fransızlarla savaşarak papayı teslim olmaya zorlayabileceğini düşünmeye başladı. III. Edward 1 Eylül 1339’da Fransa’ya savaş açıp 27 Ocak 1340’ta Gent’te kendini Fransa kralı ilan ettiğinde, İngiltere’yle Fransa arasında hakemlik yapabilecek konumdaydı. Ama Tirol sorunu olayların gelişimini aleyhine döndürdü. Margarete Kasım 1341’de Lüksemburglu kocasını sınır dışı etti. Margarete’nin evliliğinin tam olarak gerçekleşmeçliğini, bu nedenle de geçersiz olduğunu ilan eden Ludwig, Margarete’yi 10 Şubat 1342’de dul oğlu Brandenburglu Ludwig’le evlendirdi. Bu, bütün ülkede olumsuz bir izlenim yarattı. Dahası Lüksemburg’la ilişkilerin kesin olarak kopmasına ve Moravya markisi Karel’in (sonradan Kutsal Roma-Germen imparatoru IV. Karl) İngiltere’yle savaş halinde olan Fransa kralının artık imparator adayları arasında yer alamayacağı gerekçesiyle imparatorluğa adaylığını koymasına yol açtı. Ludwig’in Aşağı Lausitz’i ve kızlarından birini gelin vererek Lüksemburgluları yatıştırma çabaları sonuçsuz kaldı. Lüksemburglular bir yandan Ludwig’le görüşürken bir yandan da Ludwig’e karşı heretiklik suçlamalarını yenilemesi ve yeni bir seçim (Ağustos 1343) istemesi için koyu bir milliyetçi olan yeni Fransız papaya baskı yapmaya başladılar.
Ludwig bu girişimlere pu kez de oğlu Brandenburg-Tirollü Ludwig lehine tahttan çekilmeyi önererek karşılık verdi (Eylül 1343). Lüksemburglular papaya büyük ödünler veren Moravyalı Karel’in Wittelsbach hanedanını temsil eden iki elektör dışında, bütün oyları alarak Alman kralı seçildiği Temmuz_1346’ya değin görüşmeleri sürdürdüler. Ludwig artık kaçınılmaz olarak gördüğü savaşa hazırlandığı sırada, Münih’te avlanırken geçirdiği kalp krizi sonucu öldü.
Tirol sorunu
Ludwig ailesine, Habsburglar ve Lüksemburglar gibi hanedan statüsü kazandırmak istiyordu. Ama bunun başlıca önkoşulu olan, aile içi siyasal birliği sağlayamadı. Bu birlik için, sahip olduğu bütün diplomatik ve hukuksal olanaklardan sonuna kadar yararlanmaya çalıştı. İlk kez 1335’te derlenen Yukarı Bavyera Yasası (1346) bu girişimlerinin en önemli örneğidir. IV. Karl, Ludwig’in anısını belleklerden silmeye çalıştıysa da, ünlü Altın Ferman’la (1356) aslında Ludwig döneminde gelişen temel imparatorluk yasalarına son biçimini vermekten öteye geçmedi. Bu ferman imparatorluğun Avignon papalığı karşısında ayakta kalmasında önemli rol oynadı.