Mabeyn

Mabeyn, Os­manlı saray ve konaklarında haremle se­lamlık daireleri arasındaki bölüm.

II. Mah­mud döneminde (1808-39) sarayların selam­lık dairelerine Mabeyn-i Hümayun denme­ye başlamıştır.

İslam dininin kuralları nedeniyle konutlar­da harem ve selamlık ayrımı doğmuştu. Zamanla büyük konutların bu iki bölümü­nün arasına kısa bir koridorla bir iki odadan oluşan ara bir bölüm eklendi. Ev sahibi erkek selamlıkta çalışır ve konukları­nı ağırlar, kalan zamanını ise aile üyeleri ile birlikte mabeyn adı verilen ara bölümde geçirirdi. Osmanlı padişahları da gündüzleri mabeynde bulunurlar ve yemeklerini orada yerlerdi.

Osmanlı saray düzeninde önemli değişik­likler yapan II. Mahmud, sarayın selamlığı­na Mabeyn-i Hümayun-ı Cenab-ı Mülukane adını verdi ve burayı padişahlık dairesine dönüştürdü. Enderun ve Divan-ı Hümayun kalemlerinin birçoğunu da bu bölüme yer­leştirdi. Sadrazamı, nazırları ve elçileri ma­beynde kabul etmeye başladı. Padişahlık buyrukları da burada hazırlanır oldu. Babıali’nin sadaret makamı oluşu gibi, saray mabeyni de saltanat makamıydı. Bu bölümde görevlendirilen önde gelen bü­rokratlara (örn. mabeyn başkatibi, ceb-i hümayun katibi, hazine-i hassa nazırı) mabeyn-ı hümayun erkanı denirdi. Saray genel sekreteri konumundaki başkatip, vezir rütbesini taşır ve sarayla Babıali ara­sındaki ilişkileri düzenlerdi. Meclislerden gelen nizamnameleri, sadrazamın ve nazır­ların arzlarını padişaha sunar, padişahın görüşlerini ise kayda geçtikten sonra geri verirdi. Arz tezkirelerine ve mazbatalara konan bu tür buyruklara “mabeyn şerhi” denirdi.

Suffe olarak da bilinen, camilerin iç avlusuna bakan gölgelik

 

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Previous Article

Mabet ağacı

Next Article

Mabeyn

Related Posts