Mantarlar, Mycota, bitkilerdeki gibi gelişmiş bir kök, gövde ve yaprak sistemi bulunmayan, klorofil içermeyen ve çoğunlukla çürükçül ya da asalak olarak yaşayan 50 bin kadar bitki benzeri canlı türünün oluşturduğu bölüm.
Bu bölümün üyeleri şapkalı mantarlar adıyla anılan belli bir biçim ve büyüklükteki mantar türlerinden, tek hücreli ve mikroskopik olanlara kadar çeşitlilik gösterir. Mantarları inceleyen bilim dalına mikoloji denir (bu ad Yunanca şapkalı mantar anlamına gelen mykes sözcüğünden kaynaklanır). Şimdiye değin 50 bin kadar mantar türü tanımlanmış olmasına karşın gerçekte yeryüzünde 100 bin-250 bin mantar türü bulunduğu sanılmaktadır. Ayrıca, 500’den çok soyu tükenmiş mantar türü saptanmıştır.
Dünyanın her yerine dağılmış olan bu canlılar yaşamaları için yeterli nemin bulunduğu her ortamda, örneğin toprakta, havada, suda, hatta bitki ve hayvanların üzerinde bile yaşayabilir. Mantarlar bakterilerle birlikte, doğada organik maddelerin temel bileşenlerine ayrışmasında rol oynar; yani ölmüş bitki ve hayvan kalıntılarının karbon, oksijen azot ve fosfora yıkılarak toprağa ve atmosfere karışmasını sağlar. Bir bölümü doğrudan besin olarak tüketilen, bazıları ise sanayide enzim, organik asit, vitamin, antibiyotik, ekmek ve pastacılık ürünlerinin üretiminde kullanılan mantarlar insanın günlük yaşamının vazgeçilmez öğeleridir. 1928’de, Alexander Fleming’in bir küf mantarı olan penisilinin bakteri gelişimini engellediğini ortaya çıkarmasıyla mantarların insan sağlığındaki önemi de anlaşılmış oldu. Bunca yararlı yönlerine karşın mantarların bazı üyeleri bitkilerde ve insanlarda çeşitli hastalıklara, yiyeceklerde küflenme ve çürümelere yol açar; bazıları da zehirlenmelere neden olur.
Mantarlar tipik olarak miselyumlardan oluşan talleriyle ya da gövdeleriyle ayırt edilir; miselyumlar uzun dallanmış iplikçiklerin (hif) oluşturduğu kitlelerdir. Hiflerin hücre çeperleri oldukça karmaşık bir yapıda olup mantar gruplarına göre çok çeşitlilik gösterir. Pek çoğunun yapısında selüloz benzeri karbonhidrat türevleri olan kitin ya da kitin benzeri bileşikler bulunur. Hücre çeperleri hiflerin dış çevreyle madde alışverişini düzenlemede rol oynar.
Protaeceae familyasından, kışın yapraklarını dökmeyen, fındıksı meyveleri olan 10 kadar süs ağacı türünün oluşturduğu cins.
Mantarlar en basit biçimde genellikle tallerinin dağılması yoluyla çoğalır; bu ya hif örgüsünün bir bölümünün parçalanması ya da bazı mayalarda görüldüğü gibi tek bir hücrenin bölünmesi biçiminde olur. Özellikle mayalarda sıklıkla görülen başka bir çoğalma yöntemi ise tomurcuklanmadır. Bu yöntemde önce ana hücrenın çekirdeği ikiye bölünür sonra bunların biri ana hücrenin yüzeyinde tomurcuklanan bölüme göç eder, öbürü ise ana hücrenin içinde kalır. Hücre yüzeyinde oluşan küçük tomurcuk zamanla gelişip ana hücrenin büyüklüğüne ulaşır ve bu kez bu yeni hücre başka bir yavru hücre oluşturur. Zincirleme olarak süren bu olay sonunda tespih tanesi gibi birbirine eklenmiş maya hücreleri ortaya çıkar.
Mantarların büyük bir bölümünde eşeysız üreme görülür; bu üreme biçiminde sporlar ya doğrudan hifler üzerinde ya da çoğu kez olduğu gibi özel spor üretici hifler üzerinde oluşur. Bu özel spor üretici hifler gevşek bir örgü oluşturarak ya da sık ve karışık gruplarda toplanarak üreme organı ya da sporofor olarak bilinen yapılan verir. Daha ilkel mantarlarda ise sporlar sporangiyum
adı verilen spor keselerinde oluşturulur. Bu tip sporlar ikiye ayrılır: Bunlardan ilki çeperleri olmayan, kamçılı ve hareketli (zoospor), öbürü çeperli ancak hareketsizdir (aplanospor). Sulu ortamlarda sürüklenerek, karasal ortamlarda ise nemden yararlanarak hareket eden zoosporlar kamçılarını kaybedip kendilerine çeper oluşturduktan sonra çimlenerek, gelişir ve hif sistemine dönüşürler.
Sporlar eşeysel olarak da üretilebilir. Genellikle üstün yapılı mantarlarda görülen bu olayda mayoz bölünme sonucu ask ya da bazitlerde yeni sporlar oluşur. Eşeyli ve eşeysiz olarak üretilen sporlar, aynı mantar tarafından üretildiklerinde bile morfolojik açıdan oldukça değişik özellikte oldukları için birbirlerinden kolaylıkla ayırt edilebilir. Sporlar gibi sporoforlar da değişik mantar gruplarının ayırt edilmesinde ve sınıflandırılmasında önemli bir rol oynar.
Mantarların yayılışını belirleyen iki temel etken nem ve sıcaklıktır; bu yayılışta ortamdaki besin kaynakları da önemli bir rol oynar. Mantarların büyük bir bölümü için toprak ideal bir yetişme ortamı olmasına karşın bazı sucul mantarlar temiz ve serin suları yeğler. En iyi büyüme sıcaklığı genellikle 20°C ile 30°C arasında değişir.
Mantarlar klorofil taşımadıkları, bu yüzden de fotosentez yapamadıkları için karbonhidrat gereksinimlerini doğrudan dışarıdan, yani yetiştikleri ortamdaki besinlerden sağlar. Bunun için önce salgıladıkları enzimler yardımıyla besinlerin sindirimini tamamlayıp daha sonra hif çeperleri aracılığıyla bu sindirilmiş besinleri emerler. Ölü bitki ve hayvan kalıntıları üzerinde yaşayan çürükçül mantarlar bu maddelerin bozunmasında ve ayrışmasında etkendir. Asalak mantarlar ise canlılar üzerinde yerleşip doğrudan konak canlının besinini kullandığı gibi hastalık ve ölüme de yol açabilir. En yaygın konak canlılar bitkilerdir, ama basit yapılı hayvanlarda ve hatta insanlarda bile asalak yaşayan mantarlara rastlanır.
Mantarlar geleneksel olarak bitkiler aleminde sınıflandırılırsa da bitkilerden farklı olarak besinlerini dış kaynaklardan sağladıkları ve kitin içerdikleri için bugün daha çok Protista alemi içinde ya da başlı başına ayrı bir alem (Fungi) olarak sınıflandırılır.
Mycota bölümü iki altbölüme ayrılır: Myxomycotina (gerçek cıvıkmantarlar) ve Eumycotina (gerçek mantarlar) Myxomycotina yalnızca Myxomycetes(*) sınıfını, Eumycotina ise Chytridiomyce!es(*), Hyphochytridiomycetes, Plasmodıophoromycetes(*), Oomycetes(*), Zygomycetes(*), Trichomycetes(*), Ascomycetes (asklı mantarlar), Basidiomycetes (bazitli mantarlar) ve Deuteromycetes(*) sınıflarını kapsar.