Mantıksal ilişki

Mantıksal ilişki, dil ya da düşünce öğeleri arasında, bunların 1) akıla uygunluk, 2) anlaşılabilirlik açısından ussallıklarını sağla­yan ilişkilere verilen ad.

Bir önerme her­hangi bir sağlam kanıt ya da nedene dayanmadan anlaşılabilir olabilir, ama hiç­bir önerme anlaşılabilir olmadan akıla uygun olamaz. Birçok düşünür mantıksal ilişkilerle gerçeklik, düşünce ya da dil içindeki neden­sel ilişkiler arasında karşıtlık kurar.

Bir önermenin ya da tümcenin doğruluğu ya da yanlışlığı bir başkasının doğruluğunu ya da yanlışlığını gerektiriyorsa, bu önerme ya da tümceler akıla uygunluk açısından mantıksal ilişkilere sahiptir. Böylece, “Ha­va bulutsuz ve yağmur yağmıyor” önermesi, “Hava bulutsuz” önermesi ile mantıksal olarak ilişkilidir, çünkü ikincisi yanlışsa birincisi doğru olamaz. Burada, bulut ile yağmur arasındaki nedensel bağlantı geçerli olmasaydı bile, bulutsuz bir hava ile yağmu­run yağmaması arasında kurulan mantıksal ilişki gene de geçerli olurdu. Benzer biçim­de, “Her canlının oksijene gereksinimi var­dır” ve “Hiçbir canlının oksijene gereksini­mi yoktur ” önermeleri, birinin doğru olma­sı halinde ötekinin yanlış olacağı anlamın­da, mantıksal olarak ilişkilidir. Önemli mantıksal ilişkiler arasında, yukarıdaki ilk örnekte görülen içerme ve özdeşlik ile ikinci örnekte görülen karşıtlık ve çelişme gibi ilişkiler sayılabilir.

Felsefeciler düşünce ile dilin anlaşılabilir olmasını sağlayan ilişki türlerine, aklı koşullandıran ilişki türlerinden daha fazla önem verirler. Bunlar ifadelerin belirli bir nesne, durum ya da olaya ilişkin olmasını ve öyle olduğunun anlaşılmasını sağlarlar; ge­nellikle de önermelerden çok, kavramlar arasında bulunan ilişkilerdir. Bunların bazı örnekleri dilbilgisi kurallarında görülebilir. Örneğin art arda dizilmiş belirteç ve ilgeçler (çabucak, yavaşça, gibi, kadar) anlaşılabilir bir önerme oluşturmaya yetmez. Benzer yapıda, ama farklı bir anlaşılamazlık türü, örneğin “Erdemin kokusu açık mavidir” gibi bir önerme olabilir. Bunlar, dilin içinde belirli anlamlar kazanmış sözcüklerin, bu anlamların uygun olmadığı ilişkilere sokul­malarından kaynaklanır. Ama, birçok mantıksal ilişki dilin kendisiyle değil, ifadenin içinde yer aldığı durumla ilgilidir. Böylece, birisi pencereden dışarı bakıp, “Yağmur yağıyor, ama ben buna inanmıyorum” der­se, bu ifade anlaşılırlık koşullarına uygun değildir. Aynı biçimde, otomobili olmadığı­nı söyledikten sonra otomobilini satmak istediğini söyleyen ya da zaten kapalı olan bir kapının kapanmasını isteyen bir kişinin söylediklerinin ve yaptıklarının ne anlama geldiği belirsizdir.

Daha da genel ve belirsiz kalan bir mantıksal ilişki türü, mantıkçıların ilgilendiği ilişki­lerdir. Örneğin, adların ait oldukları nesneler ile ilişkileri, mantıksal işlevler ile man­tıksal kanıtlama arasındaki ilişkiler ya da genel anlamda dil yapılarını ele alan üst­dillerin diller ile ilişkileri bunlar arasında sayılabilir. Ama mantığın bir bilgi dalı olarak durumu konusunda uzmanlar arasın­da büyük anlaşmazlıklar bulunduğundan, mantıksal ilişkilerin bu üçüncü anlamı üze­rinde yaygın kabul bulmuş görüşler ileri sürmek olanaksızdır. Gene de, özellikle İngiltere ve ABD’deki tartışmaların teme­linde, “mantıksal” olana verilen önem yat­maktadır.

Canlıların, kendi vücutları ile çevrelerindeki nesnelerin birbirine göre ko­numunu algılamasını olanaklı kılan süreç

 

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Previous Article

Mantıksal atomculuk

Next Article

Mantıksal olguculuk

Related Posts