Franz Marc, hayvan resimlerine getirdiği yoğun mistisizmle tanınan, Der Blaue Reiter grubunun kurucularından Alman ressam ve özgün baskı ustası (d. 8 Şubat 1880, Münih -ö. 4 Mart 1916, Verdun yakınları, Fransa).
Sanat eğitimini Münih Akademisi’nde yaptı. İlk resimlerinde akademizmi uygulamaya çalıştı. 1903’te Fransız izlenimcilerinin yapıtlarını ve Münih’te Jugendstil sanatçılarının duyumsal, eğri çizgilerini tanıyınca üslubundaki katı doğalcı tavır azalmaya başladı.
1909’da Yeni Sanatçılar Derneği adıyla tanınan dışavurumcu sanatçılar grubuna katıldı. August Macke ile tanıştıktan sonra onun resimlerindeki parlak renkli geniş yüzeylerden etkilenerek benzer bir anlatıma yöneldi.
1910’da Wassily Kandinsky ile tanıştı ve birlikte Der Blaue Reiter dergisinin yayımını yürüttüler. Bir yıl sonra Yeni Sanatçılar Derneği’nden ayrılan Kandinsky, arkadaşlarıyla birlikte Der Blaue Reiter grubunu kurdu. Uzun süredir Doğu felsefesi ve dinleriyle ilgilenen Marc, sanatın amacının aslında doğadaki biçimlerin nesnel görünümlerini yansıtmak değil, onların tinsel özlerini açığa çıkarmak olduğunu savunan Kandinsky’nin mistik görüşüne coşkuyla katıldı. Kandinsky’nin etkisiyle, bu tinsel özü en iyi ortaya koyabilecek yolun soyutlama olduğunu savundu. Uygarlığın, insanın doğadaki tinsel gücü yakalayabilmesini engellediğini ileri sürdü. Bu inançları onu, ilkel halkların, çocukların ve zihinsel özürlülerin yarattığı sanatla tutkulu bir biçimde ilgilenmeye itti. Doğanın yaşam gücünün en çarpıcı biçimiyle insan dışındaki canlılarda yansıdığına inanan Marc, hayvan çizimlerine yöneldi.
Manzara resmine getirdiği lirik ve romantik yorumla kendisinden sonra gelen ressamları büyük ölçüde etkilemiş, en önemli Çinli manzara ressamı
Marc’ın bu görüşleri en iyi biçimde “Mavi Atlar” (1911, Walker Sanat Merkezi, Minneapolis, Minnesota) adlı yapıtına yansımıştır. Atların yalınlaştırılmış ve yuvarlatılmış dış çizgileri, arka plandaki manzarada ritimli bir biçimde yinelenerek, figür ile arka planın hareketli ve uyumlu bir organik bütün olarak birleşmesini sağlar. Marc başka olgunluk dönemi yapıtlarında olduğu gibi bu resminde de belirli renk simgeleri kullanmıştır. Atlann mavisi haşin, duygusal ve etkin erkeksi özellikleri, sansı da mutlu ve duyumsal bir dişiliği akla getirir. Kırmızı ise her iki renge karşı savaşan, ama yenik düşen şiddeti çağrıştırır. İkincil renkler temel renklerin özelliklerini tamamlar.
1912’de R. Delaunay ve İtalyan gelecekçilerinin (gelecekçilik) yapıtlarına karşı duyduğu ilgiyle Marc’ın üslubu gittikçe daha dinamikleşti. Hayvanların yabanıl gücünü ve ürkek narinliğini, Delaunay’ın parlak renkli orfist resımlerindeki birbiri üstüne bindirilmiş renk düzlemlerinden yararlanarak görselleştirdi. I. Dünya Savaşı’nda çarpışırken ölümünden önce yaptığı son resimleri, onun bu dönemde bütünüyle soyut bir anlatıma yönelmeye başladığını gösterir.