Sidney Lumet, psikolojik dramlarıyla ünlü, 20. yüzyılın ikinci yarısındaki en verimli ve önemli ABD’li film, televizyon ve sinema yönetmeni (d. 25 Haziran 1924, Philadelphia, ABD, ö. 9 Nisan 2011, Manhattan, New York, ABD).
Yahudi bir oyuncunun oğlu olan Lumet daha çocukken New York kentindeki İbrani tiyatrosunda sahneye çıktı. 1930’ların sonlarında Broadway oyunlarında rol aldı. II. Dünya Savaşı’nda ABD ordusunda görev yaptıktan sonra tiyatro yönetmenliğine başladı. 1950’de CBS Inc’de televizyon ekibi yöneticisi oldu.
1950’lerde ABD televizyonunun en yetenekli yönetmenlerinden biri olarak tanındı. Yönettiği ilk film olan Twelve Angry Men’de (1957; On İki Öfkeli Adam) daha sonraki filmlerinde işleyeceği kentsel çevre, suç ve karmaşık kişiliklerin ahlaki çatışmaları gibi sorunları ele aldı. The Fugitive Kind (1960; Kaçak), Arthur Miller’ın A View From the Bridge (1962; Köprüden Görünüş) ve Eugene O’Neill’in Long Day’s Journey Into Night (1962; Gecenin İçinden) oyunlarının sinema uyarlamaları ile Fail Safe (1964; Dönüşü Olmayan Nokta) ve The Pawnbroker (1965; Tefeci) gibi güçlü filmlerle bir psikolojik dram ustası olduğunu kanıtladı. 1960’ların sonlarında daha hafif filmler çevirmeye yöneldiyse de 1970’lerde The Anderson Tapes (1971; Anderson Bantları), Serpico (1973) ve Do Day Afternoon (1975; Köpeklerin Günü) gibi filmlerle gerilimli kentsel dramlara döndü. Ticari televizyonları hicveden Network (1976; Şebeke) en iyi filmlerinden biri oldu. Daha sonra çevirdiği Equus (1977; Küheylan), Just Tell Me What You Want (1980; Bana Ne İstediğini Söyle Yeter), Deathtrap 1982; Ölüm Tuzağı), Prince of the City (1981; Kentin Prensi) ve The Verdict’le 1982; Karar) insanların karmaşık duygularını incelemeyi sürdürdü.
Dracula’nın ilk film versiyonlarında oynadığı Kont Dracula rolü ile ün kazanmış ve sembolleşmiş aktör
Lumet’in kahramanları ister adaleti ya da gerçeği arayıp duran, ister kıskançlıktan doğan hırs ya da suçluluk tutkusuna kapılmış kişiler olsunlar, genellikle ahlaki ya da duygusal bunalımların ağına yakalanmış insanlardır. Filmleri, çekişmelerini sonuçlandırmak isteyen karakterlerin değişken ve çoğu kez trajik girişimlerini yansıtır. Kahramanların çoğu yalnız, düş kırıklığına uğramış bireylerdir; her şeye karşın bilinçlerinin onları yönelttiği idealist kalıplara göre hareket ederler.