Yusuf Sineçâk

Yusuf Sineçâk, Cezire-i Mesnevi adlı yapıtıyla tanınan Osmanlı divan şairi (d. Vardar Yenicesi (bugün Yunanistan)ö. 1546, İstanbul).

Şair Hayreti’nin kardeşidir. Medrese öğrenimi gördükten sonra Mevleviliğe bağlandı. Edirne Mevlevihanesi şeyhliğine getirildi. Edirne beylerbeyi Mevlevihane’nin vakıflanna karışmaya başlayınca İstanbul’a göç etti, ölene değin Sütlüce’de oturdu. Bir süre Kudüs Mevlevihanesi’nde yaşadığı, Kerbela ve Meşhed’e gittiği de söylenir. Mecmualarda kalan şiirlerinden anlaşıldığına göre vahdet-i vücud ilkelerine ve Hurufi inançlarına sıkı sıkıya bağlanmıştır.

Yusuf Sineçâk’ın en ünlü yapıtı olan ve Mevlânâ Celaleddin Rumi’nin Mesnevi’sinden seçtiği 366 beyitten oluşturduğu Cezire-i Mesnevi Mevleviler arasında büyük ilgi görmüştür. Yapıt Bağdatlı İlmi Dede ve Şeyh Galib tarafından Türkçe olarak şerhedilmiştir.

İslam Dünyasında yer edinmiş İran’ın efsane kahramanı

 

 


Asıl adı mahlas olarak da kullandığı Yûsuf olarak bilinen şairin bir beytinde geçen “Erbâb-ı mahabbet bizi Yûsuf bilür ammâ / Ashâb-ı hased gözine ey dûst Sinân’uz” beytiyle Yûsuf kadar yaygın olmayan bir adının da Sinân olduğunu duyurmaktadır. Vardar Yenicesi’ndendir. Yûsuf Sîneçâk olarak tanındı. Asrın meşhur şairlerinden Hayretî’nin kardeşidir. Şiirlerinde Yûsuf mahlasını kullandı. Eğitimini tamamladıktan sonra Hicaz, Mısır ve Kudüs’ü dolaştı, Mısır’da Şeyh İbrâhîm Gülşenî’ye intisap etti. Sonra Mevlevîliğe geçerek Konya’da Mevlânâ dergâhını ziyaret etti. Edirne Muradiye Dergâhı postnişini oldu. Kanunî’nin Edirne’yi ziyareti sırasında vezirinin -kimi kaynaklara göre valinin-, bir bahaneyle Yûsuf Sîneçâk’in vakfını ortadan kaldırdığı, şeyhin “vakfı nesheden şeytandır” sözünü vezire iletmesi üzerine vezirin Sîneçâk’i katletmeye kalkıştığı, ancak Sîneçâk’in müridleriyle beraber o gece İstanbul’a giderek tesadüfen ölümden kurtulduğu Esrar Dede Tezkiresi ve Semâ’-Hâne-i Edeb’de ayrıntısıyla zikredilmektedir. Haklılığı sonradan anlaşıldıysa da Yûsuf Sîneçâk bu olaydan sonra tamamen uzlete çekildi. Şeyhin durumuna üzülen Kanunî, şairin Südlüce’deki evine giderek onunla görüşmek istediği söylendiğinde “sohbet ferdaya kaldı” diyen bu ünlü Mevlevî tam o anda, 953/1546/47’de canını teslim etti. Cenazesinin her safhası ile bizzat ilgilenen padişah cenaze namazını da kıldırmıştır. Şairin muhteşem geçtiği anlaşılan cenaze töreni, Âşık Celebi Tezkiresi’nde etraflı bir şekilde anlatılmaktadır. Kabri Südlüce’de Hasırî-zâde Sa’dî Tekkesi civarındaki Mahmud Ağa Camii’nin mihrabı önündedir. Âşık Çelebi, şairin ölümünden bir yıl sonraki 10 Muharrem günü Yûsuf’un yetiştirmelerinden Şûrî, Günâhî ve sair Mevlevilerin topladıkları parayla Ca’fer-âbâd’a şeyhlerinin kabri başında aşure ve yemek pişirip dağıttıklarını, şiirler okuduklarını, başlarını kazıyıp ağlaştıklarını kaydeder. Hüseyin Ayvansarayî kimlerden bahsedildiğine açıklık getirmeksizin “Sîneçâk Derviş Yûsuf bunların bu lakab ile şöhretlerine sebeb gömlek giymezler idi ve çul giyerler idi ve daima göğsü açık gezerler idi, anun içün Sîneçâk dediler” demektedir.

Total
0
Shares
1 comment
  1. Visitor Rating: 4.5/10
    Bu ismi daha önce duydunuz mu?: 3.5
    Eserlerini okudunuz mu?: 3.5
    Eserlerini beğendiniz mi?: 4.5
    Bu isimden etkilendiniz mi?: 4
    İçerik sizi tatmin etti mi?: 7

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Previous Article

Neyzen Yusuf Paşa

Next Article

Yusuf ile Züleyha

Related Posts