Zeamet

Zeamet, Osmanlı Devleti’nde yıllık geliri 20 / 100 bin akçe arasında kabul edilen ve askeri görevler karşılığı verilen orta boy dirlik. Yıllık geliri 50 bin akçenin üzerinde olanlarına ağır zeamet denirdi.

Osmanlı Devleti’nin toprak yönetimiyle ilgili ilk ilkelerinin belirlendiği 14. Yüzyılın sonlarına doğru, 20 bin akçenin üstünde dirlik verilen askeri görevlilere zaim, bunların dirliklerine de zeamet dendi. Bu dirlikleri alanlar aynı zamanda oturdukları kent ve kasabalarda subaşılık görevini de üstlenirdi. Zamanla yerleşen kurallara göre bütün zeamet beratları Divan-ı Hümayun’dan verilir oldu. Tımardan büyük bir dirlik kategorisi olan zeametin parçalanamayan ilk 20 bin akçelik bölümü ya da çekirdeğine kılıç, bunun üstündeki bölümüne hisse denirdi. Boşalan bir zeametin kılıç dilimi, önceki zaimin oğluna ya da bir başka hak sahibine beratla verilir, hisse dilimi ise ya bu yeni zaime ya da başka tımar ve zeamet sahiplerine terakki olarak dağıtılabilirdi. Bu durumda bozuntu fermanları hazırlanırdı. Bazı zaimlere de başka sancak ve kazalardaki zeametlerden terakki verilebilirdi. Örneğin, 50 bin akçelik bir zeamet verilmiş sancakbeyi, başka zeametlerden hisseler alabilirdi.

Toprakla ilgili Osmanlı kanunnamelerinde kesin olarak belirtilmemekle birlikte zeamet savaşlarda yararlık gösteren tımarlılara, yörük, voynuk, müsellem ve yaya beylerine, tımar defterdarlarına, defter kethüdalarına, çavuş, müteferrika, kapıcı, divan kâtibi olanlara, sancakbeyleri ve beylerbeylerinin yararlık gösteren yetişkin oğullarına ve subaşılara verilirdi. Devlet her zaman zeameti geri alabilir, gerekli görürse yerine “bedel-i zeamet” denen kısıntılı bir aylık bağlardı. Bütün zeametler serbest tımar türündendi. Dolayısıyla zaim kendi dirliğinde tam yetkiliydi ve sancakbeyi ya da subaşı o dirliğin iç güvenliğine karışamazdı. Zaim dirliğinin bütün tekâlif-i şeriye ve tekâlif-i örfiyesini doğrudan toplardı. Savaş hali dışında, sancakbeyinin buyruğunda sayılmaz, toprağına giren suçluları yakalayıp yargıya teslim etme yetkisini elinde tutardı. Buna karşılık genel dirlik yasası gereği zeametinin ölçeğiyle orantılı sayıda cebelü esler ve çağrıldığında atlı, donanımlı, harçlıklı cebelüleriyle birlikte, çoğu zaman da alaybeyi sanıyla sancakbeyinin komutasında sefere katılırdı.

Orta Avrupa da Osmanlı’nın nüfusunu büyük ölçüde zayıflatan anlaşma

 

17.yüzyılda tımar sistemindeki çözülmeye koşut olarak zeametler de büyük paralar karşılığında satılmaya başladı. Bu yoldan zeamet alanlara sonradan subaşılık, mütesellimlik, voyvodalık gibi görevler verilerek ehl-i örf arasına katılmaları amaçlandı. Zaimlerin, dirliklerinde oturmalarının yasal zorunluluk olmasına karşın yüksek gelirli ve güvenceli zeametleri elde eden İstanbul’daki dergâh-ı âli kapıcıbaşıları, Divan-ı Hümayun kâtipleri, divan çavuşları zamanla dirliklerine gitmemeye başladılar. Bütün dirlik sistemiyle birlikte zeamet uygulaması da 1840’ta kaldırıldı.

Total
0
Shares
1 comment
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Previous Article

Zazen

Next Article

Zebra

Related Posts