Zühd, Arapçada “uzaklaşma”, “yüz çevirme” anlamına da gelir. İslamda, mutasavvıfın tüm varlıklardan yüz çevirerek Tanrı’ya yönelmesi. İlk Müslümanlar arasında bir yaşam biçimi olarak zühdün Hıristiyan keşişlerin etkisiyle geliştiği öne sürülür. Bazı araştırmacılar ise İslam öncesi Araplar arasındaki haniflerin Hz. Muhammed’i etkilemiş olabileceğini savunur. Hz. Muhammed, daha peygamberlik döneminden önce uzun uzlet, oruç ve dua dönemleri geçirmişti. Özellikle tâbiin döneminde İslam yeni ülkelere yayıldıkça gitgide büyüyen bir servet birikimi ortaya çıktı. Buna tepki olarak peygamber ile sahabenin yalın yaşamına dönme yolunda bir eğilim gelişti. İslam devletinin gitgide güçlenmesinin yol açtığı şiddetli iktidar mücadeleleri ve kanlı çatışmalar da dine bağlı Müslümanları bu tür eylemleri kınamaya ve insanı Tanrı’ya ibadetten saptıran her şeyden el etek çekmeye yöneltti. Zühd ve zâhid terimleri 8. yüzyılda kullanılmaya başladı. Tasavvufun öncüsü sayılan Hasan Basri (ö. 728) zâhidlerin ilk büyük kılavuzu oldu. Ama zühd daha çok onun ölümünden sonra dinsel ve siyasal yaşamda önem taşıyan bir akıma dönüştü. Daha bazı mutasavvıflar zâhidleri, Tanrı sevgisinden değil, Cehennem korkusundan ya da Cennet beklentisiyle ibadet ettikleri gerekçesiyle kınadılar. Tasavvufun sistemleşmesiyle dinsel yaşamın ereği olan yetkin insanı belirten ârif terimi ağırlık kazandı.
Suffe olarak da bilinen, camilerin iç avlusuna bakan gölgelik
Visitor Rating: 4.8333333333333/10
Bu ismi daha önce duydunuz mu?: 4
Bu isimden etkilendiniz mi?: 4
İçerik sizi tatmin etti mi?: 6.5