Lugaz, divan edebiyatında, herhangi bir nesnenin ya da varlığın özellikleri anlatılarak yazılan manzum bilmece.
15. yüzyılda Arap edebiyatından Türk edebiyatına girdi ve 18. yüzyılda en parlak dönemini yaşadı. Muamma ile birlikte çok kullanılan bu söz oyunu, çoğunlukla soru biçiminde düzenlenir. En önemli özelliği, içinde çözüme ilişkin ipuçları bulunmasıdır. Daha çok aruz ölçüsüyle yazılmış ve divanların son bölümlerinde yer verilmiştir. Eğlendirici ve oyalayıcı lugazlar yanında, dinsel konulu didaktik luglar da yazılmıştır. Lugazlar, yazarlarının imzalarını taşıdığından, halk edebiyatı bilmecelerinden ayrılır. Ayrıca halk şiirine mal olmuş lugazlar ve bir şair tarafından lugazlaştırılmış anonim bilmeceler de vardır. Genellikle yalın bir dille yazılan bu söz oyunları yalnızca halk arasında değil, saray çevresinde de ilgi görmüştür. Bütün lugazlar “Bir acayip nesne gördüm“, “0l nedir kim?” ya da “Nedir ol kim?” gibi kalıp sözlerle başlar.
Karagöz oyunundaki bütün kadınlara verilen isim
Neylî’nin, cevabı lugaz olan bir mesnevisi bu türü tanıtma bakımından dikkat çekici bir örnektir: “Ol nedir kim bir hisâr-ı ma‘nevî / Ekser ebyâtı içinde mesnevî // Fethine erbâb-ı tab‘ eder gulû / Ortaya alırlar onu sûbesû // Hâsılı bir sırr-ı mübhemdir garaz / Oldu gâhî cevher ü gâhî araz // Söylesem de ben onu sana nedir / Yine sorarsın onu bana nedir // Oldu rehber kendisine bu lugaz / Görünen köye kılavuz istemez.” Lugazlar metnindeki bilgiler, ipuçları, işaret ve imâlar değerlendirilerek sezgi veya istihraç suretiyle çözülebildiğinden çok defa muammaya göre daha uzun ve ayrıntılı manzumeler halinde düzenlenir. Bilinmesi istenen şeyin sıfat ve alâmetlerini ustalıklı bir biçimde ancak müphem bir tarzda söylemek gerekir. Meselâ, “Ol nedir ki yokdurur cisminde can / Karnı içi dopdolu yılan çiyan / Dili yoktur yetmiş iki dil bilir / Başını kesiceğez söyler ayan” kıtası kamış kalem için söylenmiş bir lugazdır.